Her şey farklı olacak: 3
Dr.Rüştü Bozkurt
Toplumsal yaşam, toplumdaki bireylerin bir “rol üstlenmesine” dayanır. Roller hayata taşırken, ünlü Rus tiyatro kuramcısı Konstantin Stanislavskiy‘nin “Kişinin üstlendiği rol, er ya da geç ilişkilerin dinamiğini belirleyecektir” genellemesini anımsamalıyız(•). Kişilerin toplum içinde üstlendikleri rollere göre başkalarıyla ilişki dengesine dayanır. Sosyal dengelerin olumlu ya da olumsuz etkileri önemli ölçüde “sosyal mesafe ayarlarına” sıkı sıkıya bağlıdır.
İnsanlarla olan ilişkileri kararlılığı ve kendini yeniden üretmesi, önceden belirlenmiş rollerden birini benimsenmesiyle başlar. Kendimiz bir rol benimsedikten sonra, karşımızdakilerinin de bildiğimiz rollerden birini benimsemesini bekleriz. Karşılıklı davranışlarımız önceden belirlediğimiz ve benimsediğimiz rollere uygunsa ilişkiler olağan akışını sürdürür. İlişkide bulunan tarafların biri rollerini kendinden beklenildiği gibi oynamaz, rolünü oynamayı kabullenmezse karşılıklı rol paylaşımını “küçümseyip aşağılarsa” ilişkiler bozulur; o zaman ilişkilerin ne denli kırılgan bir zeminde üzerinde kurulduğunu kavrarız. Toplumları yönetenlerin ve o toplum bireylerinin “sosyal mesafe ayarı” konusunda yeterince birikimi, bilinci ve bakış açısı olgunlaşmamışsa ayarlar bozulabilir; iş birliği ve dayanışma yerine ayrışma ve çatışma öne çıkabilir.
Sosyal mesafe ayarında zamanın, zeminin, mekânın gözetilmesi gerekir. Omuzunuza bir davul asıp, en güzel sesi çıkararak caddelerde yürürseniz, toplumda size öyle bir rol biçilmediği için “aklınızı yitirdiğiniz” düşünülür. Beş kişi özel giysilerini de giyerek caddede davul vurarak ilerlerseniz adı yürüyüşün adı “bando” olur.
Toplumda benimsenen rollere göre “sosyal mesafe ayarının” tanımlanması gerekir. Değişen “geçim örgütlenmesi koşullarını” dikkate alarak, rolleri, Stanislavskiy’nin tasnifine göre değerlendirmeliyiz: Olaylar, olgular ve kurgulardan oluşan “dışsal düzlemini” dikkate almalıyız. Yetmez, sınıf, milliyet ve tarihsel durumunu yansıtan “sosyal düzlemini”; düşünce, tarz ve davranışların yansıması olan “edebi düzlemi” gözden ırak tutmamalıyız. İç aksiyonlar ve duygulardan oluşan “psikolojik düzlemi” değişmelerini sorgulamalıyız. Fiziki hedefleri ve eylemleri kapsayan “fiziksel düzlem” etkilerini, ”coğrafya kaderdir” sözü bağlamında değerlendirmeliyiz. Rolü oynayanın kendi özgü ve öznel olan “yaratıcı düzlemi” dikkate almalıyız. Kapsayıcı ve bütünsel bir yaklaşım sahip olmadan ve sınırlarını çizmeden değerlendirme yaparsak, değer yargılarımız hayatın öz gerçeğinden uzaklaşır.
Güç kullanmanın ilkelerini de anımsayalım: Gücünüzün sınırlarını bilmeliyiz, gücünüzü kullanacağımız zamanı iyi hesaplayacaksınız ve gücünü kullandıktan sonra bize nasıl geri döneceğini hesaplamalıyız.
Yakın gelecekte bütün toplumların önemli sorunlarından biri haline geleceğini düşündüğümüz bir başka mesafe ayarı sorunu daha var: Ani temas kırılganlıkları (••)
İletişimin sınırlı olduğu dönemlerde, genellikle benzer kültürleri olan insanlar bir arada yaşıyordu. Farklı kültürde insanlar da bir arada gözle ve sözle birbirini kontrol ettikleri içinde dış etkenler olmazsa rolleri tanımlandığı için dirlik ve düzen aksamıyordu. Gelecek birkaç on yılda, iletişimin sınırları kalmayacak. Dil engelini de teknoloji daha şimdiden kaldırdı. Böylece, herhangi bir elektronik araçla dünyanın her yerine bir tıkla erişerek iletişim kurmanın hiçbir engeli olmayacak. Yeni koşullar, birbirinden çok farklı, birbirini tanımayan kültürleri bir araya getirecek. Anı temasta insanların “kültürel yargılarının çatışması” olasılığı yüksek. Hazırlıksız ve ani temasların farklı kültürlerin ayrışma ve çatışmasını önlemenin tek bir yolu var: “Ön bilgilendirmeyle insanları donatma ve psikolojik olarak hazırlama”. Ani temas kırılganlıklarını bugün sorun olarak algılar, önlem alırsak bir adım öne geçeriz.
Ulaşılabilirlik kapasiteleri insanların, fikirlerin, mal ve hizmetlerin akışkanlığını artırıyor. İnsanlar fiziksel olarak veri ve bilgi kadar hızlı erişemezse de görsel ve işitme duyularıyla erişebiliyor; bu küresel ölçekteki erişebilirlik “özlemlerin ve kıskanmaların” ölçeklerini değiştirecek. Olumlu yönde baktığımızda, görsel ve işitsel erişebilirlik “talep uyarıcı” etkisiyle üretimi besler. Dürbüne tersten baktığımızda, gelir eşitsizlikleri nedeniyle “görsel ve işitsel erişebilirlik” insanlar için “fiziki erişebilirlikten uzak” kalınca ister istemez olumsuzlara da kapı açabilir. Görsel ve işitsel erişilebilirliklerin yaratacağı olumsuzları sınırlı tutmak da tam bir “sosyal mesafe ayarı sorunu” olarak gündemde girerek üst basamaklara tırmanacaktır.
___________________________
(•) Rol bilinci üzerine kapsamlı yazımız 2-3 Mart 2002’de Dünya’da çıkan yazımızda
(••) Ani temas kırılganlıkları üzerinde ayrını bilgisi ilki 23 Temmuz 2015’te yayınlanan Dünya Gazetesi’ndeki dizi yazımıza bakılabilir.
Ürünlerimiz hakkında detaylı bilgi almak için
iletişim formumuzu doldurabilirsiniz.
En kısa sürede uzman ekiplerimiz size
dönüş yapacaktır.